Saturday, October 31, 2009

uzun zaman oldu.....yazmak için ne çok sebep var ne çok....
herşeyi anlatamıyor insan
yaşamak gibi olmuyor yazmak
keşke olsa!
tüm silkelemelerine
sarsıntılarına inat....
devam!
....
budur!

Tuesday, September 29, 2009

küçük kurbağa

bakııııııınnnnnnnn benim küçük kurbamaaaaaa:)))


zeyeno ve pınarım çok şımartıosunuz durucuğu siz söyliiiiiiimmmm:)

BÜYÜKADA'DA...




şimdi bu yollar da bu yaşlar da yürür ken neler geçti aklınızdan bilmem ama
ben görüntülerken sizi ufak ufak içim titredi..
bu yokuşu koşarak çıktığınız o günden bu yana neler geldi geçti değil mi..
anne ve babayı da andık
evi yuva yapan ne içindeki eşyalar ne de için de ki konfor evi yuva yapan
içinde ki insanlar:(
nasıl anlatayım ki içim de ki duyguyu sevgi minnet
tanıma şansım olmadı ama sanki tanıyor gibiyim ve çok seviyorum ikisini de.. sanırım bizi birarada görmek onları da mutlu etmiştir:)




ne iyi ettik te gittik di mi pınarım
az kaldı vazgeçiyoduk hava kasvetli die...

tuhaf bir büyüsü var adanın...yani her gittiğim de aynı duyguyla doluyor içim...
huzur....insan böyle bir yeşilliği
bu sessizliği bulunca
ne hissedebilir ki başka
hele bir de sevdikleri yanındaysa...



Friday, September 25, 2009

duru okul yolunda...


duru okul yolunda...duru yolun başında!
büyüdün de okula mı başladın canımın içi....
çok çok mutlu, şanslı ve başarılı ol e mi:))

senden daha heyecanlıydık biz....

sana emeği geçen hiç kimseyi unutma
kıymet bil bebeğim....cicianneni seni büyüten insanı el üstünde tut hep...bu annenin tek isteğidir senden..

ve zil çalar :)
coşkuyla sınıflarına çıkar bütün çocuklar....

zaman akıyor.....



ne kavuşmalar yaşandı üstüne ne özlemler......ilk ayrılık çok zor geldi çok çok!
duru geldi sinop'tan(uğur gitti aldı ve geldi....filmlerdeki kavuşma sahnelerini aratmayan bi kucaklaşma anı yaşadık havaalanında)
15 gün istanbul'da kaldıktan sonra tatilimizin kalanını geçirmek üzere bodrum'da aldık soluğu....bizim için herşey dahil bir tatil:))pınarımın evinde!....mutluluk bu! mutluluk ailemle beraber olmak
günün ışığı yattığmız odaya dolarken
gözlerimi yemyeşil bir ağacın dallarına açmak mutluluk:))
duru'yu bırakıp istanbul'a dönme kısmı sanırım bu sefer antrenmanlı olmamızdan da ötürü o kadar germedi bizi...
yani en azından ağlamadım :)
ama özlem hat safhada....
22'si sabahı kavuştuk kızımızla..pınarım getirdi bu sefer kızımızı bize:)


dün yepyeni bir başlangıç yaptık...:))
onu da ayrıca yazacağım:))

Sunday, August 9, 2009

özlemin bitmesine neredeyse :) 5 gün kaldı



BİZ TATİLİMİZİ BİTİRİP DÖNeli epey oluyor...duru hala sinop'ta...onu bırakıp gelmek anlatılmaz yaşanır türünden bir deneyimdi...zaten geride sevdiklerimi bırakıp dönmek yeterince zor oluyordu ama bu sefer hakikaten daha başkaydım...şimdi biraz daha iyiyim günleri sayıyoruz uğur'la şaşkına döndük sanki
son 5 güne girerken ayrılık kısmı zordu ama kuzenleriyle anneanne dede teyze ve dayılarla güzel bir tatil yaptı(hepsi peşinde pervane misali döndü biliyorum mükemmel insanlarsınız iyi ki ailemsiniz iyi ki varsınız...hepinizi çok seviyorum....)
burada olsaydı sıkıcı yanımızda ama yine özlem dolu(çünkü biz iş güç peşinde olacaktık!)günler geçirecektik...
ohhh neyse az kaldı...
gelde bol bol koklayayım seni
birtanem
canımın içi
durukuşum......

ebruli zamanlar....da BEN:)

http://ebrulizamanlar.blogspot.com/2009/08/filiz-aplam.html
çok şaşırdım....
vay be dedim sonra hoşuma gitti....ebrucum çok teşekkürler....:))
güzel sözlerin için...

Friday, July 3, 2009

heyt!....açın kollarınızı geliyoruz....

çok çok şükür bir iş gününü daha bitirdim..zorlu bir maratondan zaferle çıkmış bir atletten ne farkım var....işte...finiş orada ....anne ...baba..açın kollarınızı en çekirdek ailemle geliyorum şefkatli kollarınıza...kaynaşalım büsbüyük bir aile olalım...neşeli sofralar kuralım ne yersek yiyelim ne önemi var...ağzımızın tadı olsun huzurumuz olsun o yeter bize...
sohbetler edelim tadına doyulmayan eskilerden bahsedelim
amcamı, ciciannemi yad edelim
yukarıdan biryerlerden bizi gördüklerini umarak
gözlerimizi yaşartalım....
canımın içi sokaklarında dolaşalım
serin sularında yüzelim
eski dostlarla karşılaşalım
yalıkahvesinde
sevinelim
mutlu olalım
mutluluk ne güzel şey!!!!

Tuesday, June 30, 2009

ilk mezuniyet:)

3 yıldır süren kırmızı elmam macerası çok güzel bir vedayla sona erdi...benim küçük kuzum artık ilkokula başlayacak....yıllar önce kucağımdaki minicik bebek sen misin? orada sahnede kendinden emin hallerde ilk diplomasını :) alan sen... şimdi önümüzde öyle uzun zaman var lafları etmek anlamsız çünkü denedim biliyorum:) zaman öyle hızlı akıyor ki bir de bakıyorsun o gün gelivermiş.... seni çok seviyorum canım çok çok çok! seninle gurur duyuyorum sen olduğun için o kendine has tavrın duruşun samimiyetin ince fikirli akıllı uslu bal yanaklı olmanla ilgili değil bu sen olduğun benim bir parçam olduğun için canımın içi olduğun için de değil seni koşulsuz her halinle her şeyinle seviyorum canım kızım kuzum.... duduşummmmmm:)))

Sunday, June 21, 2009

"Baba"MMMMM.....


madalyonun bir yüzün de biz...varız!
ben ve sen baba..
bugün babamdan çok bebeğim gibisin biliyor musun
yani şu zaman nasıl da hızla akıp gidiyor
BAK!şimdi seni sarmalamak daha kolay
anlamak ta!
seni affetmek te kolay...
sen belki çocukluğumun kahramanı değildin
ama babamdın
seni sevmekten hiç vazgeçmemiş evlatları yetiştirmiş bir baba'ydın hem de
geçmişte kendimce kırgınlıklarım olduysa da sana karşı
düşünüyorum da şimdi
önümüz de ki engeller
ve belki yapmak isteyip te yapamadığımız onca şey di beni ben yapan..
bugün söylemek mümkün OLSA bile sana bunları
söylemem baba söyleyemem
kıyamam...
incitemem seni!

iyi ki benim babamdın diyebiliyor muyum şimdi
EVET
diyebiliyorum
seni seviyor muyum
EVET...ÇOK!
babalar günün kutlu olsun babam....az kaldı kavuşmamıza:)

***

madalyonun diğer yüzünde duru var babasıyla
benim her daim sevdiğim ve hayran kaldığım ilişkileri umarım aynı kalır...
bu haller sadece uğur'un duru'ya gösterdiği sevgi ve şefkat boyutuyla sınırlı değil...reddedilmeyecek bir emek....
hakkı ödenmeyecek kadar hem de...
yani bensiz her an da kesinlikle yedek oyuncu gibi değil severek ve isteyerek hep yanında duru'nun:)
öyle ya gece bile baba diye seslenen bir kızım var benim...Allah bozmasın
hiç ayırmasın
büyük aşkınız sonsuz olsun...
bu babalar günün de de sizi başbaşa bıraktım:)
işteyim :(
ama her zaman ki gibi içim rahat
çünkü sen varsın...iyi ki varsın!
babalar günün kutlu olsun canım:)

Thursday, June 11, 2009

ADA:))





2 hafta önce büyükada'da biz:)
anne bugün benim en mutlu günüm diyen bir duru
gözleri ışıl ışıl bi eş
daha ne olsun....
gerçekten güzel bir gün dü...
hem
filiz'in de bir 'ADA' sı var artık!

Wednesday, May 20, 2009

değer üzerine ya da değersizlik üzerine bi yazı...


çok sıkkın çok bıkkın olmanın dışında kendimi oyalayacak hiçbir faydalı iş bulamıyorum...özel önemli biriymişim gibi hissetmiyorum kendimi...uzun zamandır böyle...elimden gelenle yetindiğimden beri...ve belki daha fazlasını yapmaya çabalamaktan vazgeçtiğimden beri:(
ne olacak böyle...
dün akşam
duru'nun yanına kıvrılan ben miydim
annesini özlemiş
kızmış
üzgün
küçük bir kız çocuğu muydu yoksa....

Tuesday, May 19, 2009

Ardından....


Utanıyorlar mıdır acaba şimdi? Hani o, ziyaretine gelenleri selamlamak için başını, boynunu sarıp cama çıktığında, “Hayatını örtü düşmanlığına adadı. Ömrünün son döneminde başörtü takmaya mecbur kaldı” diye yazanlar...
“Evi basıldığında ağır hasta görüntüsü vermişti, tarikatlara söverken ise turp gibiydi” diye yalan düzenler...
“Konu Müslümanlık olunca hastalığını unutuyor” diyerek onu hedef gösterenler...
“Battaniyesini atıp konsere koştu” başlığıyla onu kendileriyle karıştırıp takiyeci ilan edenler...
Evini basıp 20 yıllık ajandalarını götürenler...
Din, her şeyden önce vicdansa...
Yürekleri hepten çöl olmadıysa...
Şeytan ruhlarını esir almadıysa...
Vicdan azabı çekerler mi?
Bir özür dilerler mi?
* * *
Türkan Saylan, bu ülkenin yüz akıydı.
Ancak samimiyetle inanmış insanlarda rastlanabilecek bir feda kültürünün son temsilcisi...
İnsanların yardımına koşmak, cehaletle savaşmak uğruna koşulsuz kendinden vazgeçecek bir örnek insan...
İçi boşaltılmış “ahlak” kavramının etten, kemikten hali... Demokrasiden taviz vermeyen laiklik hassasiyetinin sesi...
Bir eğitim mücahidi...
“Annesi Hıristiyan, kendisi misyonerdir” diyenler annesinin Müslümanlığa geçiş belgesi karşısında başlarını öne eğmişler midir acaba?
“Kendini acındırmak için hasta taklidi yaptığını” söyleyenler ölümü karşısında günaha girdiklerini fark edip hicap duymuşlar mıdır?
* * *
Tek başına bir toplumun kaderini değiştiren insanlar vardır; Türkan Saylan, onların başında anılacaktır.
Onunla ilk görüşmemiz, 15 yıl önceydi. “Sarı Zeybek”e Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin verdiği ödülü onun elinden almıştım.
Son görüşmemizde “Kardelenler” için bir kampanya filmi planlıyorduk birlikte... Ve o yine, hepimizi hayranlığa sürükleyen bir enerjiyle, Anadolu’daki kızların durumunu anlatıyordu.
“Anadolu’yu küçücük katkılarla değiştirmek mümkün” diyordu.
“Bir kızın özgürlüğünün bedeli 200 YTL” idi.
Bulabildiği her kuruş, onun için kurtarılmış kızlar demekti.
* * *
Hasta halinde evinin basılması ve derneğinin yöneticilerinin, arşivinin götürülmesi, Ergenekon’un dönüm noktası oldu; soruşturmanın zihni arka planını ortaya koydu.
“Çağdaş Yaşam”, cami duvarıydı soruşturmanın...
Saylan’a dokunulmasını kimse onaylamadı; birkaç vicdansız hariç... Onlar da bir süre insafsızlıklarıyla hatırlanacak, sonra unutulup gideceklerdir.
Radyoaktiviteyi keşfeden, iki Nobelli Marie Curie, 1911’de Fransız Bilimler Akademisi’ne üyelik için davet edildiğinde bir gazete “O Fransız değil, Yahudidir” diye yazmıştı. Yayın etkili olmuş, Madam Curie Akademi’ye alınmamıştı.
Ne oldu?
Fransız Bilimler Akademisi’ne ilk kadın üye, ancak 68 yıl sonra, 1979’da seçilebildi.
Yalan kampanya yürüten gazete, halen tarihin çöplüğünde serili...
“Madam Curie” adı ise tarihi ışıtıyor. Türkan Saylan için de öyle olacak.
Adı, imdadına yetiştiği kızların yüreğinde ve hayatını adadığı ülkenin vicdanında yaşayacak.
Ruhu ise, ancak cehalete karşı açtığı savaş sonuçlandığında huzura kavuşacak.

CAN DÜNDAR

Sunday, April 5, 2009

kuşlara yem verme coşkusu:)


başlığa aldanmayın!
çocuk olmanın mı yoksa kuşlara yem vermenin mi coşkusu emin değilim aslında:)





duru&yeşim
04/04/2009

Wednesday, April 1, 2009

Tuesday, March 31, 2009

"an" lar.....

İÇİNDE DURU OLAN O AN...LAR!!!
KIZIMIN GÜLÜMSEYEN YÜZÜ
ONU SEVENLER....SEVDİKLERİ....SEVDİKLERİMİZ.....


duru'nun doğum gününde bir pasta keselim istedik.....kızımın kabiliyet düşmanı annesinin becerebildiği bu:)
üstünden günler günleeeeer geçti ama
eh hadi renk olsun burda da olsun diye.....ekliyorum!!!

*****



alya kuş ve yelda
22 mart pazar gününden bir kare:)
gecikmiş bir doğum günü kutlaması için bizimle beraberler....:)kutlamalar kırk gün kırk gece devam etti neredeyse:)

*****




duru & derin "kanka" lar...

*****

BİR DE ÖZLEDİKLERİMİZ VAR....BİR DE ÇOOOOOK ÖZLEDİKLERİMİZ.....ONLARLA 'AN' LAR
DAHA SONRA....

Tuesday, March 24, 2009

bir terlik ne işe yarar?

burcu ablası almış bu terlikleri durukuş'a...
:))

18/03/2009


annesinin bir tanesi....duru kuşum ;
hayatımıza kattığın güzellikler için
tanrıya şükrediyorum bebeğim...
iyi ki doğdun!
iyi ki varsın
nice nice mutlu yılların olsun!!

Saturday, February 28, 2009

günün şiiri ( can yücel'den )


Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin...
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin...
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart,
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine,
Bak güzelim kahvaltının keyfine.
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin..
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine,
seni mutlu eden sesi duymak için "alo "de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...

Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla ,köpek görürsen okşa ,
çocuk görürsen yanağından makas al.
Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı,
sen çok darda iken kimler seni ferahlattı,
hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak,
yüzünde güller açtıracak.

Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil,
vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,
eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbetin yemeğin, kahkahan olsun..

Arkadaşım,
hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!
Can Yücel

NOT:
mesaj kutusunda buldum bu sabah:)
Ziya Eroğlu'ndan gelmiş bu şiir...
hayatın saçlarına tutunma vakti çoktan gelip geçmişken.... ne iyi oldu!

Sunday, February 1, 2009

uçurtma avcısı



duru'dan önce çok sık okurdum....dayanamaz elimde okuduğum bir kitap varsa bile kitap alırdım... sonra nedense okuyamaz oldum:(
elime aldığım kitabı bitiremez okuduğumu anlayamaz bi haldeydim.
kendimi sayfaları boş boş okurken kitaptan vazgeçmiş bi halde bulduğum çok olmuştur...
sonra bu kitap çıktı karşıma...
yüreğe dokunan bir kitap....insanı sarmalayan içine alan..."uçurtma avcısı" nı uzun zaman sonra severek okuduğum tek kitap ilan ediyorum!....
gelelim kitapla ilgili bilgilere;
bu müthiş romanın yazarı halit hüseyn (Khaled Hosseini)afganistan doğumlu
bir amerikalı
uçurtma avcısı yazarın il kitabı olmasının yanı sıra bir Afgan tarafından İngilizce yazılmış ilk roman olma özelliğini de taşıyor.. ..hasan ve emir'in yaşamları, dostluklarının yanısıra ihanet ,sadakat gibi değerlere de can alıcı vurgular yapıyor..hikaye afganistan da krallığın çöküşünü, sovyet işgalini ve amerika'ya göç sürecinde yaşanılanları ve sonrasın da yaşanan trajediyi anlatıyor...

NOT:
daha ne diyeyim....OKUYUN!

Wednesday, January 28, 2009

evde sinema günleri 2 - changeling (sahtekar)



filmin fragmanı için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz
http://www.changelingmovie.net/
bir clint eastwood filmi...ben angelina jolie'yi ilk defa bu kadar iddialı oynarken izledim diyebilirim...bu işte eastwood'un parmağı olmalı:)
rahip Briegleb rolünde John Malkovich var...(tam bir kurtarıcı)
konusuna gelince...
sorgusuz sualsiz önyargılı polis teşkilatının 'çocuğunu kaybeden' bir anneye yaşattıklarını anlatıyor film..
1928'li yıllarda Los Angeles da yaşanıyor olay...sanırım angelina'nın oyunundan sonra filmi etkileyici kılan diğer etken olayın gerçek olması..
evde sinema günleri devam edecek....

evde sinema günleri...21 grammes


'21 gram'la açılışı yaptım.(tam ölüm anında 21 gram kaybedermiş insan vücudu bundan hareketle 21 gram filmin adı)...yönetmenliğini Alejandro-Gonzlez-Irritu'nun yaptığı film de sean penn,naomi watts, benicio del toro var..
dramatik bir film daha filmin başında bazı sorularla başbaşa kalıyorsunuz..."Birbirinden tamamen bağımsız üç kişinin hayatlarının beklenmeyen bir kaza sonucu kesişmesini konu alıyor " film aslında...
izlenesi bir film iyi başlangıç oldu..
gelişmelerle tekrar karşınızda olacağımdır:)

izindeyiz....


http://www.anitkabirozeldefteri.com
iyiye gitmiyor hiçbirşey belki ama umudumuzu sağlam başımızı dik tutmaya çalışıyoruz...izindeyiz ATAM....daima!

Tuesday, January 6, 2009

bnkndzısırsınhepinizi


(sedef yılmabaşar)



böyle alımlı kanatları olan bir kedi olsaydım daha mı kolay olurdu hayat:)
sabrımı zorluyor bazı şeyler...
bu çok genel bir ifade olabilir ama ne yapayım açık açık yazayım mı yani
beni deli eden ne varsa....
aslında hiçbiri için değmez üzülmeye...beni mutlu edenlerin yanında ne ki bu olanlar..
boşverip sanki hiçbirşey olmamış gibi davranmayı hayatın aman ne kadar da güzel bir yer olduğuna bir kez daha inanmayı bu fındık kabuğunu bile doldurmayan mevzulara takılmamayı ne çok isterdim..
sabır taşı değilim ben de!
çatladım işte!